‘Bence Sen de Şimdi Herkes Gibisin’

Bu yazı, Nazım Hikmet’in ‘Bence Sen de Şimdi Herkes Gibisin’ isimli şiirini ve Nazım’ın bilinçdışını analitik bir bakışla okuma girişimidir.  

‘Bence Sen de Şimdi Herkes Gibisin’ isimi şiirini 16 yaşında yazan Nazım Hikmet bu şiiri 16 yaşında yazdığı haliyle hiç yayınlamamış, 18 yaşında yayınladığında ise şiirin ilk hali üzerinde değişiklikler yapmış, 16 yaşında yazdığı versiyonu onun ölümünden sonra yayınlanmıştır. Şiirin şöyle bir hikayesi olduğu belirtilmektedir; Henüz küçük bir çocukken alt katlarında oturan genç ve çok alımlı bir kadına aşık olur Nazım. Kendinden yaşça büyük olan bu kadın çok ulaşılmazdır ama genç Nazım kendini ondan alamaz. Her geliş gidişinde kadını gözler, ayak sesiyle kapıya koşar. Bu, platonik ve tutkun ergenlik aşkını kadıncağızın ruhu bile duymaz. Bir gece ayak sesleriyle kapıya koşan Nazım, kadının evinden hoş bir adamın çıktığını görür, kadın şuh bakışlarıyla yolcu etmek üzere kapıdadır. Merdivenlerin aralığından dehşetli gözlerle bakan Nazım, aşık olduğu kadının bir başkasıyla olmasına dayanamaz. O, Nazım’a ihanet etmiştir. Nazım, koşarak içeri kaçar ve bu şiiri yazar. 

Freud, sanatçının yaratıcılığının kaynağının; onun bilinçdışının üzerine uzandığını hissetmiştir. Sanatçının içsel fantezi dünyası sanat yapıtına yansır; bir ressamınki tuval üzerine, şairinki şiir üzerine, bir yazarınki ise yarattığı kahramanların üzerine… Bu artistik yaratım, okuyucu üzerinde duygusal bir etkiye sahiptir. Bu etki özdeşim aracılığıyla olur. Okuyucu tarafından kurulan özdeşim aslında sanatçının yapıt içinde sunduğu bilinçdışı fantezilerinin bir sonucudur. Dolayısıyla, bir edebi eserin incelenmesiyle sadece eserin değil aynı zamanda bir anlamda yazarın da analizi mümkün olmaktadır. Şiirin analitik yorumlamasını yapmadan önce şairi daha yakından tanımak, şiiri daha iyi yorumlayabilmek açısından yararlı olacaktır. 

Nazım Hikmet Kimdir? 

Nazım Hikmet, 1902’de Selanik’te eğitimli, kültürlü, sanatçı ruhlu bir ailede dünyaya gelmiş ve ilk şiirini 11 yaşında yazmıştır. Bu yaştan itibaren şiir yazmaya başlayan şair, ergenlik dönemi boyunca da oldukça çok sayıda esere imza atmıştır. Yalnızca ergenlik döneminde yazdığı şiirler bakımından değil 61 yaşında vefat edene kadar yazdığı şiirler incelendiğinde; dünyayı değiştirebileceğine dair inancını son nefesine kadar koruyan, aşklarını tutkuyla yaşayan, yetişkinlerin karamsarlıklarına hiç bulaşmayan Nazım Hikmet için ergen işleyişine sahip olduğu söylenebilir. 

Nazım’ın annesi alımlı, dikkat çeken, entelektüel bir kadındır. Babası işi dolayısıyla uzakta olan Nazım, annesinin çevresinde, ondan etkilenen entelektüel adamlar ve başarılı şairler ile rekabet halindedir. Dolayısıyla 11 yaşında şiir yazmaya başlaması tesadüf değildir. Bu dönemde yazdığı şiirlerinde ödipal arzunun yeniden canlanışı, yasağın içselleştirilme süreci ve yeni bir aşk nesnesi bulma girişimleri dikkat çekicidir. Bu döneme dair önemli analizler yapılabilecek çalışmalarından olan 19 yaşında yazdığı ‘Dört Sevgilim Var’ şiiri bu dönem eserlerine iyi bir örnektir. 

“… Birbirinden güzel dört sevgilim var; 
Fakat hâlâ gönül, bilinmez neden, 
Evvel zamandaki sevdayı arar?..” 

Nazım’ın ergenliği ile birlikte yasağı içseleştirme girişimleri olduğu ancak çatışmanın hala canlı olduğunu net bir şekilde ortaya koyan birçok şiiri vardır. Ancak bu yazı kapsamında “Bence Sen de Şimdi Herkes Gibisin” şiiri derinlemesine analiz edilecektir. 

Nazım, farklı olmayı, yetişkinlerin yaratıcılık ve farklılıklardan uzak dünyasına girmemeyi psikotik bir dağılma yaşamadan incelikli bir şekilde başarmıştır. Toplumsal kuralları değiştirmek konusundaki ısrarı, dünyayı değiştirebileceğine dair olan güçlü inancı ve insanlara yönelik umudunu hep korumasıyla ergenliğe ait gözüken birçok özelliği barındırmaktadır. Şair ilk dönem şiirlerini hece ölçüsüyle yazmaya başlamışsa da hiçbir zaman içerik olarak diğer hececilerle benzeşmemiştir. Şiirde yenilik arayan Nazım daha sonra serbest ölçü ile şiirler yazmaya başlamış ve her türlü kuralı yok saymıştır. Noktalama kuralları ya da şiirin biçimsel özelliklerini önemsemeyen şair kendi tarzını oluşturmuş ve yaratıcı bir tarz benimsemiştir. 

Yaşamın hangi evresinde olursa olsun ayrılma, kaygı verici bir deneyimdir ve nesne kaybı korkusunu da beraberinde getirir. Ergenlikte ise ayrılık ile ilgili kaygıların bu denli artışı, benliğin savunma çabalarının artmasına yol açar. Ancak yalnızca gizil dönemden getirilen savunmalar bu problematiği bertaraf etmede yeterli değildir. Benlik yeni bir savunma örgütlenmesi yaratmak durumundadır (Öztürk, 2011, s. 88). Nazım için bu defansın şiir yazmak yani entellektüelizasyon olduğu söylenebilir. 

11 yaşında yazmaya başlamış başarılı bir şair ile ilgili analiz yaparken entellektüalizasyondan da bahsetmek gerekir. Ergenlikte kullanılan savunma mekanizmalarını tanımlayan Anna Freud entelektüalizasyon üzerinde yoğunlaşmıştır. Entelektüalizasyon dürtüsel süreçleri düşünsel içeriklere çevirme ve böylece onları bilince çıkararak üzerinde kontrol sağlamaktır. Ayrıca bu, agresyonun yer değiştirmiş bir formda boşalmasını sağlar. Bu defans aynı zamanda karakterin ortaya çıkmasına, kişinin yaşamında özel bazı tercih ve ilgi alanlarına; yeteneklerine dair ipuçları verir. 

Tüm bu bilgiler ışığında Nazım’ın kendisinden yaşça büyük olan komşusuna yazdığı “Bence Sen de Şimdi Herkes Gibisin” şiirinin yorumlamasını yapmak yerinde olacaktır. Bu noktada Freud’un yazar, şair gibi yaratıcı kişilerin bilgeliklerine dair söylediklerini hatırlamak önemlidir. “Yazar şüphesiz analistlerden farklı yolla ilerler; dikkatini kendi bilinçdışına yöneltir ve onları bastırmak yerine sanatına aktarır. Bilinçdışının yasalarını biz hastalardan öğreniyorsak, onlar da kendi bilinçdışından öğrenir.” 

Bence Sen De Şimdi Herkes Gibisin 

Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor 
Onlardan kalbime sevda geçmiyor 
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor 
Çünkü bence şimdi herkes gibisin 
Yolunu beklerken daha dün gece 
Kaçıyorum bugün senden gizlice 
Kalbime baktım da işte iyice 
Anladım ki sen de herkes gibisin 
Büsbütün unuttum seni eminim 
Maziye karıştı şimdi yeminim 
Kalbimde senin için yok bile kinim 
Bence sen de şimdi herkes gibisin 
(1918) – Yaz – Kadıköy 

Şiirin Psikanalitik Yorumu: Anne! Sen de Herkes Gibisin ! 


Ergenlik döneminin temel meselesi; yeniden canlanan ödipal çatışmayı çözüme kavuşturmak ve toplumun yasağını kabul ederek bu aşktan bir daha canlanmayacak şekilde vazgeçmektir (Blos, 1967). İlk aşk nesnesi olan annesinden uzaklaşma, yatırımını ondan çekip yeni bir aşk nesnesi bulma girişiminde Nazım, öncelikle çok tipik olarak kendisinden yaşça büyük bir kadına yatırım yapmıştır. Bu tipik durumda ergen, annenin ikamesi olan bu kadına yatırım yaparak hem anne gibi olanı seçerek ödipal aşkından tam anlamıyla vazgeçmemiştir hem de seçilen bu kadın anne değildir dolayısıyla ensest yasağı bariyerine takılmaz. Bu durumda bu şiir ikame nesne olan komşu ablaya yani “ödipal aşk nesnesine” yazılmıştır. Yani şiirin muhatabı annedir. Bu bilgi ışığında şiiri daha yakından incelemek gerekecektir. 
Şiirde şair karşı cins ebeveyne nefret dolu sözler söylememektedir. Burada dikkat çeken agresif ya da libidinal bir yatırım değildir. Burada sözü edilen yatırımsızlık daha doğrusu yatırımın geri çekilmesidir. Zamanında yapılmış olan yatırım geri çekilmekte ve aşk nesnesinden vazgeçilmektedir. Bu tam da ergenlikteki ensest yasağının kabulünü hatırlatmaktadır. Burada arzu aşk ya da nefrete dönüşmez burada söz konusu olan yatırımın çekilmesi ve başka bir nesneye kaydırılmasıdır. Böylece yasak içselleştirilir ve çatışma çözümlenir. 

‘Bence Sen de Şimdi Herkes Gibisin’ 
Cinsel nesne seçiminin başarılabilmesi için anne baba nesnelerinden uzaklaşılmalıdır. Erinlik, cinsel olgunlaşma ile birlikte çocuk ve anne-baba arasındaki ilişkiyi yani ensesti mümkün kılar. Ergen, cinsel ve narsistik gereksinimlerini doyurmak için başka nesneler bulmalıdır. Ergenlikte nesne yatırımı, kaybedilen ödipal nesnenin yeniden bulunması umuduyla yapılır. Gizil dönemden çıkan ergen ödipal sorunsalına geri döndüğünde fark eder ki anne artık kadındır, baba da erkek. 

Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor 
Onlardan kalbime sevda geçmiyor 
Aşk nesnesine bakan şair, kendisinin biricikliğini, yatırım yapılan tek kişi olduğunu hissetmeyi bekiyor ancak bu beklentisi boşa çıkıyor. Ergen de ödipal arzunun yeniden canlanmasıyla karşı cins ebeveyne yönelir. Ancak anneye yönelen ergen, babanın orada olduğunu ve kendisine anneyi yasakladığını ve annenin kendisine ait olmadığını biliyordur. İlk aşk nesnesinin aşıkına karşılık vermediği ve vermesinin mümkün olmadığının kabullenildiği bu dönemde ergen, ebeveynlerden uzaklaşır ve yasağı içselleştirme çabasındadır. 

Ben yordum ruhumu biraz da sen yor 
Çünkü bence şimdi herkes gibisin 
Şair, bence şimdi herkes gibisin derken bunu karşısındakini “yormak” için söylediğini ifade etmiştir. Ayrılma sürecinde çocuğun aşk ihtiyacını artık karşılayamayan ebeveyne karşı, intikam içeren bağlanmalar yapılır, bu hareketler hala çocukluk statüsünün sürdüğünü gösterir. Ergen bu durumda annesine karşı olan duygularının sadece negatif tarafının farkındadır, pozitif taraf fantezilerde, gündüz düşlerinde gizlenmiştir. Buna dair suçluluk duyguları, kendi kendini cezalandırıcı davranışlarda, haz verecek şeylerden kaçınma davranışında ve depresif duygudurumda ifade bulur. Ergen ebeveynden intikam almak için eyleme geçer. 

Yolunu beklerken daha dün gece 
Kaçıyorum bugün senden gizlice 
Sorunlar yaşayan ergen, gerileme ve gelişimsel ilerleme arasında kaygılı bir süreç içerisindedir. Gerileme anneye teslimiyet anlamına geldiğinden bunun sonucu ortaya çıkan öfke anneye yansıtılır. Anne ensest nesnesi olarak gelişmiş ergen bedeni önünde bir tehlike yaratır; bu tehlikeden uzaklaşmak için ise öfke en etkin araç olarak mesafeyi ayarlamayı sağlamaktadır. Ergen ıssızlık, tenhalık arar; odasına kapanır, kapısını kapatır, kuytu köşelere çekilir.

Büsbütün unuttum seni eminim 
Maziye karıştı şimdi yeminim 
Kalbimde senin için yok bile kinim 
Bence sen de şimdi herkes gibisin 
Son dörtlükte şair özellikle durumun son vazgeçiş olduğuna vurgu yapmıştır. Daha önceki unutma girişimlerinin aksine bu defa geri dönüşü olmayan bir süreçten bahsetmektedir. Bu sözler geçmişte latans dönemle bastırılışının ardından ergenlik dönemiyle canlanan ödipal arzuyu çağrıştırmaktadır. Anneden vazgeçmek gerektiği daha önce de fark edilmiş ancak latans dönemde ödipal arzu bastırılarak çatışma sonlandırılmamıştır. Ergenliğin başlaması ile ödipal arzu yeniden canlanmıştır ancak bu defa üstbenliğin gelişmiş olması sebebiyle bastırma yeterli gelmez yasağın içselleştirilmesi söz konusudur. Yasağın kabul edilmesiyle ergen, ilk aşk nesnesinden vazgeçer ve artık çatışma yeniden bu şiddetle canlanmaz. 

Gerek geçmişteki nesne ilişkilerinin sarsılması, gerekse dürtüye karşı isteksizliğin sonucu olarak ergenin çevreye yüklediği libido azalmış olur. Ergen, nesneye yüklediği libidoyu yeniden kendi kişiliğine yöneltmek, benliğindeki gerilemeye eş düşecek biçimde libido yaşamında da, nesne sevgisinden narsisizme gerilemek tehlikesiyle karşı karşıyadır. Benlik, çevredeki nesnelerle yeniden ilişki kurabilmek için tekrar yoğun bir çaba içine girer ve bu tehlikeyi ilk aşamada yine narsizme dayanarak, yani özdeşleşme yoluyla da olsa gerçekleştirmenin yolunu bulur. (Öztürk, 2011, s. 88). 

Şiirin Şair Tarafından Yayınlanmış Hali 

Yazının başında belirtildiği gibi şair bu şiiri yorumladığımız bu haliyle hiç yayınlamamıştır. 16 yaşında yazdığı bu şiir, 18 yaşına geldiğinde yeniden ele alınmış ve üzerinde yapılan değişikliklerden – bastırmalardan- sonra yayınlanmıştır. Şiirin 1920de yayınlanan son hali şöyledir; 

HERKES GİBİ 

Gönlümle baş başa düşündüm demin; 
Artık bir sihirsiz nefes gibisin. 
Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin 
Akisleri sönen bir ses gibisin. 
Mâziye karışıp sevda yeminim, 
Bir anda unuttum seni, eminim 
Kalbimde kalbine yok bile kinim 
Bence artık sen de herkes gibisin. 
(Altıncı Kitap, Temmuz 1336/1920)